9 Nisan 2018 Pazartesi

Bu Dicle'nin sularında eriyen aşkın hikayesidir

Kırklardağı'nın düzü
Karanlık bastı bizi
Kör olasın zalım Suzi
Ziyaret çarptı bizi



Acıların en büyüklerinden biri sevip kavuşamayanların , kavuşup da birbirine doyamadan ayrılanların hikayesi. Diyarbakır işte böyle dillere destan bir sevdaya şahit oldu. Diyarbakırlı Adil'in sevdiği Suzi Dicle'ye kurban oldu, Suzi'sini kaybeden Adil ise aklını yitirdi.

Diyarbakır'da yaşayan zengin bir Süryani ailenin çocuğu olmuyormuş. Aile dönemin tüm hekimlerine danışmış, türlü türlü ilaçlar, bitkiler, sular denemiş ama bir türlü bebeklerini kucaklarına almak nasip olmamış. 

Komşuların çocuklarını severek günlerini geçiren evin hanımının aklına en sonunda Diyarbakır'ın güneybatısında, Dicle nehri kenarındaki Kırklardağı Ziyareti gelmiş. Ziyarete gidip dua edenlerin istekleri kabul oluyor, dertleri derman buluyormuş. Evin hanımı bu düşüncesini eşine açmış. Ziyarete gidip adak adamayı teklif etmiş. Ama ''biz müslüman değiliz dilek de bulunsak da kabul görmez'' cevabını almış. Ama adam eşinin ısrarlarına dayanamamış. Sonunda Kırklar Ziyareti'ne gitmeyi kabul etmiş.

Ziyaret'e giderek dilekte bulunup adak adayan Süryani ailenin ettiği dualar kabul olmuş. Kısa süre sonra evin hanımı hamile kalmış. Nur topu gibi bir kız çocuğunu kucağına almış. Aile kızlarının adını Süryanice Suzi yani Suzan koymuş.

Suzan zamanla büyümüş serpilmiş. Ay yüzlü, ceylan gözlü, kuğu bakışlı bir kız olmuş. Güzelliği dillere düşmüş. Ama Suzan kalbini kaptırmış bile. Komşularının oğlu Adil'e gönlünü düşürmüş. Ama iki gencin kavuşması neredeyse imkansızmış. Çünkü Adil'İn ailesi Müslüman , Suzan'ın ki ise Süryani'ymiş. 

Suzan'ın ailesi kızlarına kavuştuktan sonra Kırklar Ziyareti'ni hiç ihmal etmemiş. Suzan'ın her doğum gününde Ziyaret'e gidilir kurban kesilir fakir fukaraya dağtılırmış. İşte yine Suzan'ın bir doğum gününde kurban kesmek için Ziyaret'e gitmek gerekmiş. Aile yaşlı olduğu için kızlarını hizmetçilerle birlikte Ziyaret'e göndermişler. 

Türbenin olduğu noktaya varıldığında hizmetçiler kesilecek kurbanın telaşına düşmüş. Kurbanı tutup kesmek isterken Suzan yanlarından ayrılmış, tepeyi aşmış ve Adil ile buluşmuş. İki gencin eli eline, gözü gözüne değmiş.

Suzi, Adil’den ayrıldıktan sonra bir daha hiç eskisi gibi olmamış. Sanki aklını yitirmiş. ‘’Dicle beni çağırıyor’ diyerek dolaşmaya başlamış. Ailesi Suzi’yi hekimlere, papazlara, sihirbazlara götürmüş ama genç kızın durumuna bir çare bulunamamış. Ve bir gün Suzi ortadan kaybolmuş. Ailesi, komşuları en çok da Adil her yeri aramış, taramış. Tüm tepelere çıkmışlar, Diyarbekir’e haber salmışlar. Ama bir türlü Suzan’ın izine ulaşamamışlar. Ama kara haber, tez duyulmuş. Dicle’nin kenarında koyunlarını otlatan bir çoban nehirde bir kızın suyun üzerinde cansız bedeninin sürüklendiğini görmüş. Hemen atlamış suya, kıza ulaşmış dışarıya çıkarmış ama artık çok geçmiş. Suzan çoktan ceylan gözlerini dünyadan koparmış, ötelere uçmuş bile. Dicle’nin kenarına gelen anne baba kızlarının cansız bedenini görünce yıkılmış, gözyaşlarına boğulmuşlar ama bu acı haber ateş olmuş Adil’in gönlüne düşmüş. Haberi alır almaz kendinden geçen Adil de aklını yitirmiş. Suzan’ın adını sayıklaya sayıklaya kendini dağlara vurmuş. Bir daha da geri dönmemiş. İki sevdalı yüreğin ayrılığı efsaneye dönüşmüş, dilden dile yayılmış. Ama en çok da Suzi’nin acılı annesinin yaktığı ağıt dillerde kalmış.



Kırklardağı'nın düzü
Karanlık bastı bizi
Kör olasın zalım Suzi
Ziyaret çarptı bizi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder