2 Mayıs 2018 Çarşamba

PEYGAMBERLERİN KAYIP RESİMLERİ NEREDE?






İnsanlığın binlerce yıllık serüveni Hz Adem ile başladı. Dünya yaratılışının ardından soğuyana kadar önce kendi etrafında daha sonra ise güneşin etrafında döndü. Dünya döndükçe yer yüzü bebeklerin ağlamaları ile güldü, çocuklar düşe kalka büyüdü. Büyüyen gençler evlendi.
Aileler kuruldu, aileler kabilelere, kabileler milletlere, milletler devletlere, devletler imparatorluklara dönüştü. Yıllar geçtikçe, insanlar çoğaldı, zaman zaman huzurlu yaşadılar bazen savaştılar. Dünya üzerinde kan dökmekten geri durmadılar.
En çok da insanlara hükmeden imparatorlar gaddarlaştı, bazen zalimleştiler. Allah, zaman zaman imparatorlara ve diğer insanlara yaratılış gayesini unutmamaları silkelenip kendilerine gelmeleri için uyarıcılar yani peygamberler gönderdi.

Dünya üzerinde yaşayan herkes inandığı peygamberi merak eder. Yüzünü görmek ister. Peki bu mümkün mü? Aslında mümkün görünüyor. Çünkü peygamberlerin ipek bezlere çizilmiş resimleri mevcut. Peki nerede? İşte bilinmeyen bu.

Bizi bu sonuca götüren olayın şahitleri 7. Yüzyılda yaşadı. Halife Hz Ebu Bekir, Bizans İmparatoru Heraklius’u İslam’a davet etmek için Ubade bin Samit ile Hişam bin As’ı Bizans’a elçi olarak saraya gönderdi. İmparator Heraklius Arap diyarından gelen konuklarına büyük ilgi gösterdi.Diğer elçilere göstermediği ilgiyi, alakayı gösterdi. Sahabelere Hz Muhammed (sav) ile ilgili sorular sordu.

Sordukça merakı daha çok arttı. İslam’a ilgisi bir yandan sahabeleri şaşırttı, diğer yandan ise memnun etti.
Bizans hükümdarı misafirleri için sarayın en büyük odalarından birini ayırttı. Onları üç gün boyunca misafir etti. Zaman zaman onlara hediyeler gönderdi, ikramlarda bulundu.
İmparator’un adamları bir akşam sahabelerin kaldığı odaya geldi. Heraklius’un onları beklediğini söyledi. Sahabeler imparatorun bulunduğu odaya alındı. Minderlerin üzerine oturtuldular. Bu sırada içeriye altın yaldızlı bir sandık getirildi. Sandığın içinde pek çok bölümler vardı. Bölümlerin de kapakları. Bölümlerin her birinden özenle katlanmış, kenarları altınlarla yaldızlanmış, siyah renkli ipek bezler çıktı.
Bizans hükümdarı Heraklius bezleri bir bir açmaya başladı. İlk bezin üzerinde yakışıklı bir adam resmi vardı. Gözleri ve kolları iriydi. Baldırları kalın, iri yapılı ve oldukça uzun boyluydu. Gür sakallı ve Allah’ın yarattıklarının en güzeli denecek kadar güzel yüzlü, saçlarında ise iki örgü vardı. Heraklius misafirlerine döndü; ‘’bu resmi tanıyor musunuz’’ diye sordu. Sahabeler ‘’hayır
tanımıyoruz’’ dediler. İmparator ‘’bu ilk insan ve peygamber Hz Adem’dir’’ dedi.
Heraklius daha sonra bir başka bölümü açtı, ipek bir bez daha çıkardı. Bu bezin üzerinde ise beyaz tenli bir kişinin resmi vardı. Resimdeki adamın gür kıvırcık saçları, iri kırmızı gözleri, büyükçe bir başı vardı. Omuzları oldukça genişti. Sakalı ise çok güzeldi. İmparator misafirlerine bir kez daha sordu; ‘’bu resimdeki kişiyi tanıyor musunuz?’’ Sahabeler yine ‘’hayır’’ dediler.

Heraklius ‘’Bu Hz. Nuhtur’’ dedi.
İmparator daha sonra yine elindeki bezi dikkatlice katlayarak yerine koydu. Ve 3. bezi çıkardı. Bu ipek bezin üzerinde orta boylu, beyaz tenli, ak sakallı, ak saçlı, ela gözlü, geniş alınlı, uzunca yanakl, açık alınlıydı. Heraklius şaşkınlıkla resimlere bakan misafirlerine dönüp yine aynı soruyu sordu. ‘’Resimdeki bu kişiyi tanıdınız mı’’ Sahabeler yine hayır anlamında başlarını salladı. İmparator ‘’bu resim Hz İbrahim’e ait’’ dedi.
Ve bir başka bezi çekmeceden çıkardı. Resmi açıp elçilere gösterdiğinde ikisi birden ağlamaya başladı. İmparator meraklı gözlerle ‘’ne olduğunu, neden ağladıklarını’’ sordu. Sahabeler ‘’bu bizim Peygamberimiz Hz Muhammed’dir’’ dediler.
‘’Heraklius dininiz adına, ilahınız adına yemin edin bu sizin peygamberiniz mi?’’ diye tekrar sordu. Elçiler bir kez daha ‘’evet bizim peygamberimiz Hz Muhammed’dir, sanki O’nu canlı olarak karşımıza görüyoruz’’ dedileri.
Ayağa kalkan Heraklius salonun içinde söylenerek birkaç tur attı. Daha sonra elçilere dönerek ‘’aslında bu resim son gözdeydi ama ben sizin tepkinizi ölçmek için onu daha önce çıkardım’’ dedi.
İmparator daha sonra peygamber resimlerini göstermeye devam etti. Esmer tenli, uzun sakallı, kıvırcık saçlı, gözleri çukur, keskin ve sert bakışlı, öfkeli bir adam resmi gösterdi. ‘’Peki bunu tanıyor musunuz?’’ diye sordu yine İmparator. Elçiler yine ‘’hayır’’ dedi.
Heraklius ‘’bu Hz Musa’dır’’ dedi.
İmparatorun gösterdiği resimler arasında güzeller güzeli, kadınların gördükleri ilk anda soymak için ellerine aldıkları ayvalar yerine ellerini kesmelerine sebep olan Hz Yusuf’un güzel yüzü de vardı. Hz Yusuf atası Hz Adem’e benziyordu. Beyaz tenliydi, yüzü de güneş gibi parlıyordu.
Ve Hristiyan dünyasının sevgilisi Hz İsa. Heraklius son olarak O’nun resmini gösterdi. Hz İsa beyaz tenli, simsiyah gür sakallı, gür saçlı, güzel gözlü, açık ve geniş alınlı olarak tasvir edilmişti. Diğer resimlere göre daha genç olduğu görülen Meryen bin İsa’nın elinde asa, sırtında ise yün kaftan vardı.
Heraklius son resmi de gösterdikten sonra hizmetçilerden sandukayı kaldırmalarını istedi. Elçiler büyük şaşkınlık içindeydi. Heraklius’a bu resimlerin nasıl çizilebildiğini sordular.
Bizans İmparatoru Heraklius anlatmaya başladı.

Hz Adem Rabbinden neslinden gelecek peygamberleri kendisine göstermesi için dua etti. Allah da O’na çocuklarından gelecek peygamberlerin suretlerini indirdi. Hz. Adem peygamberlerin suretlerini güneşin battığı yerdeki hazine gizledi. Bu hazine Hz Zülkarneyn tarafından bulundu. Daha sonra ise Hz Danyal peygambere verildi. Danyal peygamber daha sonra suretleri tek tek ipek bezlerin üzerine çizdi.
Hz Danyal tarafından çizilen resimler kuşaktan kuşağa geçti. Daha sonra Bizans hanedanının eline geçti. Kraldan kralan geçen suretler Heraklius’a kadar geldi.
Bu resimlerin varlığı ile ilgili kesin bilgiler mevcut. Ama resimlerin şu an nerede ve kim tarafından korunduğu bilinmiyor. Kim bilir belki bir gün resimler ortaya çıkar.Ve insanlar çok merak ettikleri peygamberlerin suretlerini görebilir